SKY TÜRK 360 da Türkiye'yi anlama klavuzu proğramında dikkat çeken Pelin Seyhan'ın Kırmızı Türk'te yayınlanan özel söyleşisi..
İstanbul doğumluyum. Liseyi Robert Kolej’de okudum. Kolejin bana kişisel gelişimimde büyük katkısı olduğunu düşünüyorum; çünkü dans, şan, oyunculuk, resim ve heykel, tüm bu sanat dalları üzerinde eğitim alma şansım oldu. Aynı zamanda, müzikallerde başrolde oynadım, kendi hazırladığım koreografilerde dans ettim. Daha sonra, Amerika’da oyunculuk ve mühendislik okumak üzere burs kazandım. Aynı zamanda Royal Academy of Dancing Bale Okulu’ndan mezun oldum. Üniversitede ortalamam yüksekti, bu yüzden de daha prestijli olan bir onur programına geçmemi önerdiler. Bense sahneye olan tutkumdan asla vazgeçemedim. Integrated Business and Engineering onur programına geçtim, fakat dışarıdan müzikal dersleri aldım. Mezun olduktan sonra New York’ta 1,5 yıl yaşadım ve sonra Türkiye’ye döndüm. Akademi 35 Buçuk’ta Sevgili Vahide ve Altan Gördüm ile Tolga Örnek’ten oyunculuk dersleri aldım. Diyalog Anlatım ve İletişim’de Can Gürzap başta olmak üzere bu sektörde tanınan pek çok hocadan sunuculuk/spikerlik eğitimi aldım. Kendimi her gün geliştirmeye ve sektörle ilgili her bilgiyi öğrenmeye çalışıyorum
Neden Sunuculuk ?
Kendinizi ifade edebilmek kadar güzel bir duygu yok. Sunuculuk size bu fırsatı veriyor. Kamera karşısına geçtiğinizde o stüdyonun hakimi sizsiniz ve kamera lensinden milyonlarca insana ulaşma şansınız oluyor. Tabii milyon demek şu an için biraz iddialı olabilir; ama düşüncesi bile çok heyecan verici...
Mesleğe ilk adımı nasıl attınız?
İlk sunuculuk deneyimim Show TV’de Tolga Garipoğlu’nun hazırladığı çocuk kuşağında bir çocuk tartışma programını sunarak gerçekleşti. Mehmet Ali Birand, Gencay Gürün, Bedrettin Dalan konuklarım arasındaydı. Unutulmaz bir anı benim için... Küçük yaşta böyle bir deneyimi kazanmak büyük şanstı. Asıl, canlı yayın sunuculuğunu geçen yaz 3 ay boyunca devam eden bir eğitim programıyla gerçekleştirdim. İlk canlı yayınımdı ama itiraf etmek gerekirse kamera karşısına geçtiğimde sanki yıllardır oradaymışım gibi hissettim.
İlk yayınınızı hatırlıyor musunuz, nasıldı?
Tabii ki hatırlıyorum, unutmam mümkün değil ki! Kamera karşısına ilk kez rahmetli Barış Manço’nun efsanevi “Adam Olacak Çocuk”larında tiyatro skeçlerinde oynayarak geçtim. Daha sonra çeşitli dizilerde, kliplerde ve reklam filmlerinde oynadım.
Örnek aldığınız spiker veya haberciler var mı ?
Kendi çizgisiyle tanınan, düşünce sisteminden ödün vermeyen ve insanların hayatlarında iz bırakan tüm habercilere hayranım.
Unutamadığınız bir yayınınız veya yayına dair bir anınız var mı?
Bahsettiğim çocukla tartışma programında Sayın M. Ali Birand ile yaşadığım traji komik olarak adlandırabileceğimiz bir anım var. Sayın Birand gelmeden önce yapımcılar bana hazırladıkları soruları verdiler. Çocuk programı olduğuna bakmayın siyasi ve toplumsal değerleri içeren sıkı sorular hazırlıyorlardı. Bana onlarca kez tembih ettiler, M Ali Birand çok deneyimli bir gazeteci bu soruları beklemiyordur, sakın geçiştirmesine izin verme. Gerekirse tekrar tekrar sor dediler. program başladı. Ben her sözden sonra birşey söylüyorum. Tam bir şey söyleyecek, “peki, buna ne diyorsunuz?” “Şu nedir?” diye atlıyorum. Sonunda dayanamadı ve dedi ki: "Pelinciğim, ne güzel sorular hazırlamışsınız, sen de parlak bir gençsin; ama bırak da bir cevap vereyim yahu!” Ben o anda sanıyorum koyu kırmızı olmuştum utançtan. Tabii bant yayındı ve kesip baştan aldık. Bende unutulmaz bir anı olarak kaldı. Bir de ders aldım: Bırak da konuk konuşsun.
Sizce sunuculuk ve habercilik arasındaki farklar nelerdir ve kendinizi daha çok hangisi ile tanımlarsınız?
Sunuculuk ve haberciliği kıyaslamak çok da doğru değil aslında. Habercilik bir kişilik ve hayat biçimidir. Haberin peşinden giden, tüm sorulara yanıt almadan pes etmeyen, gerçekleri tüm yönleriyle su üzerine çıkarmaya çalışan kişidir haberci. Sunucu ise verilen konu ne üzerineyse onu doğru biçimde olduğu gibi izleyicilere aktaran kişidir. Sunduğu program neyin üzerineyse dersini çalışmalıdır. Ben haberci olmayı çok isterdim; ama bu çok zor bir iş ve hakedilmesi gereken bir titr. Bu yolda daha çok ekmek yemem gerekiyor. Bir yandan da bence bir sunucuda haberci mayası olmalı. Örneğin, ben şu an sunucuyum, sunduğum program neyi gerektiriyorsa onu yaparım, dersimi çalışırım, araştırır sorularımı sorarım. Sorularımı başkalarına hazırlatmam. Günümüzde sunuculuğu sadece yapılmış her şeyin üzerine konan ve ekranda süs bebeği olarak gören kişiler var ne yazık ki.
Şu anki programınız dışında yapmak istediğiniz programlar var mı?
Ben kültür / sanat programı yapmayı çok istiyorum. Aslında bu sıralar sevgili hocam ve aynı zamanda kanalımızın Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu ile sanatla ilgili bir program üzerinde çalışıyoruz. Skyturk360 ekranlarında yakında karşınıza bu programla çıkabilirim. Bir diğer dileğim de stüdyonun dışına çıkabilmek, gezi programı olabilir.
Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?
Şu an kariyerimde güzel bir yerdeyim. Skyturk360 büyük değişikliklerden geçti ve bunlar olurken işin içinde olmak benim için büyük şans oldu. Çok şey öğrendim, deneyimli habercilerle / gazetecilerle tanıştım ve çalışma fırsatım oldu. Sıcak ve samimi bir ortamda çalışıyorum, güzel işlere imza atıyoruz. Düşünsenize, kanalda Ali Kırca’ya, Tuba Atav’a, Melih Gümüşbıçak’a, Murat Sabuncu’ya programım hakkında yorumlarını sorabiliyorum, sohbet etme şansı buluyorum. Montaj da yapıyorum, sokağa da çıkıyorum, gerektiğinde yapımcı, gerektiğinde editör oluyorum. Kanalımızı nasıl iyi yerlere çıkarabiliriz; aklımda hep bu var.
Gelecekte daha iyi yerlerde olmak herkesin rüyasıdır. Ben de daha fazla insana ulaşabileceğim, iz bırakabileceğim işlere imza atmayı arzuluyorum.
Medya sektöründe hareketli bir yapıda..Siz genel olarak sektörün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya sektörü ne yazık ki son aylarda darbe üzerine darbe yedi. Biliyorsunuz ki medyanın vazgeçilmez gelir kaynağı reklamlardır. Önce Avrupa’daki mali krizlerle bütçeler daraldı, son zamanlarda da reyting ölçümlerindeki soruşturmalar yüzünden soru işaretleri büyüdü. Medya planlama, reklam ajansları ve televizyonlar ne yazık ki bu nedenlerden etkilendi. Yılın ortasına doğru ölçümlemelere bir standart getirelecektir, bunun da yılın sonuna doğru iyileşme kaydedeceğimizin işareti olacağını düşünüyorum.
Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?
Bizim meslekte rekabet kaçınılmaz. Şu an tam sayısını bilmiyorum ama her yıl yüzlerce sunucu / spiker adayı mezun oluyor. Kanalların sayısı ve ihtiyaç da belli. Herhangi bir kanalda açık kontenjanı doldurabilmek için herkesin içinden sıyrılmak gerekiyor. Rekabet aslında iyi birşeydir, sizi daha iyi olmaya, geliştirmeye iter. Ben bu yüzden şikayetçi değilim. Önemli olan tüm bu seçimleri yapan yetkililerin sağduyulu olup doğru adayları ekran önüne almaları.
Sektörde bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?
Keşke bize ait bir sendika ya da kurum olsa. Hem haklarımızın korunması, hem de eğitimsiz kişilerin yakınlıklarını kullanarak eğitimli ve başarılı olmaya aday kişilerin yerini almasının engellenmesi adına güzel olabilirdi. Sunuculukta ne yazık ki belirli bir standart yok, özel kanallarda herhangi bir sınav da yok.
Eskiden bizim kanalda bir MT (management trainee) programi varmış. Herşeyiyle, işin mutfağında, seçilen geleceğin yönetici adayları eğitiliyormuş. Keşke benzer uygulamalar her kanalda yapılsa!
Sunuculuk ve Spikerlik için kurs eğitimi şart mı ya da bu işi yapabilmek için iletişim mezunu olmak gerekli midir ?
Eğitim şart. Mutlaka birşeyler öğreniyorsunuz ve eksikliklerinizin farkına varıyorsunuz. Kamera önünde konuşmak ve kendini doğru biçimde ifade etmek kolay bir iş değil. Aynanın karşısına geçip konuşmaya benzemiyor. Tonlama, diksiyon, mimikler, kıyafet, saç ve makyaja kadar herşeye özen göstermek gerekiyor. Kameranın önünde yaptıklarınız kadraja göre farklı anlamlar taşıyabiliyor. Ayrıca, bizim işimiz gözünün içine bakamadığımız insanlarla iletişime geçmek, işte bu yüzden eğitim almak gerekiyor.
Spikerlik ve sunuculuk artık rol model işlerden biri haline geldi bunu nasıl değerlendirirsiniz ?
Bu soruyu artık herkes spiker ya da sunucu olmak istiyor olarak algılıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ne yazık ki bu işte belirli bir standart yok. Bu yüzden aslında herkes için bir şans var. Aynı oyunculuk gibi. Ama her iki meslekte de eğitim gerekli. Kesinlikle “kolay iş” olarak görülmemeli; izleyici çok eleştirel. Her an her yanlışınızı algılayıp kumandasıyla farklı bir kanala geçiş yapabiliyor.
Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?
Kendiyle barışık biriyim. Herkesin fiziksel kusurları vardır mutlaka; ama bence bir insanı diğerlerinden farklı kılan da bu kusurlarıdır.
Ekran önünde olabilmek için güzellik şart mıdır ?
Güzellik herkese göre değişir, dikkat çekmek için etkilidir; ama ekran önünde olmak için izleyenlerle iletişim kurabilmek, empati kurmak şart. Sevdiğim üstatlardan biri bana şöyle demişti; “İzleyici önce seni görür, güzel kızmış der, ilgisini çekersin bakar. Güzel de giyinmiş der. Sonra, yahu bakalım ne diyor der, gerçekten dinlemeye başlar. İşte bundan sonra hala seni dinliyorlarsa başardın demektir, programın izlenir.”
Skyturk360 Nasıl başladı ?
Elimizdeki tüm imkanları birleştirdik ve ortaya harika bir kanal çıktı ve son hızla dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Kadromuz çok kuvvetli, önemli haberciler, spor yorumcuları, ünlü ekonomistler bizimle. Başarımızın ardında doğru kararlarıyla öne çıkan, görünmez kahramanımızı anmadan geçmemeliyim tabii; kanalımızın Genel Müdürü Sayın Tolga Alişoğlu.
Skyturk360’da kanalın adı ve logosuyla birlikte bir değişim söz konusu bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Tüm ekip, haberi olduğu gibi yansıtmaya ve tüm açılardan vermeye çalışıyoruz. Adımızdaki 360 bu nedenle var. Kanalın yeni bir yüze, teknik ve kadro açısından yenilenmeye ihtiyacı vardı. Uzun süren çalışmalar sonucunda Show haber ekibi ile birleştik, muhabir ağımız genişledi. Artık yurtiçi ve dışında haber nerdeyse biz oradayız. Sadece ekranda değil, sosya medyada da kendimizi geliştirdik. Akıllı telefonlarda uygulamamız var. İnternet sitemiz yeniden yapılandırıldı, artık twitter, facebook gibi sosyal ağlarda varız. Medya ve izleyenlerin tepkisinden de memnunuz, çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve daha iyi olabilmek için çalışıyoruz.
Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’ndan bahsedersek..
“Türkiye’yi Anlama Kılavuzu” farklı bir program. Ipsos KMG uluslararası bir araştırma firması. Onların veritabanı bizim için bir hazine. Programda her hafta Türk insanının karar verme, davranış, tüketim eğilimlerini araştırmaların sonuçlarından yararlanarak tartışıyoruz. Eğer konumuz kadınlarsa, ki ilk programda konuşmuştuk, önce Türk kadını neyi sever, nasıl tepkiler verir, bir gününü nasıl geçirir, hayattan ne ister bunları algılamaya çalışıyoruz. Sonrasında, anlamaya çalıştığımız bu kadına nasıl ulaşabiliriz, iletişim ve pazarlamada neler yapılıyor, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış, bunları tartışıyoruz. Çok ilginç bulgular çıkıyor ortaya. Her hafta konu ve konuk değişiyor. Daimi konuğum ise Ipsos’un CEO’su Vural Çakır. Kendisi çok bilgili, her programda ondan çok şey öğreniyorum ve güzel bir sinerji yakaladığımızı düşünüyorum.
Çalışma günlerinde 1 gününüz nasıl geçiyor ?
Ben kanalda sadece sunuculuk yapmıyorum, aynı zamanda iş geliştirmeyle de ilgileniyorum. Çalışma günüm her gün farklı geçiyor, tipik bir günüm yok. Aslında beni heyecanlandıran ve hep yenilenmiş hissettiren de sanırım bu. Yine de örnek vermek gerekirse, kanalla ilgili sunum dosyaları hazırlıyorum, sosyal medya ve internet sitemizle ilgileniyorum, gerektiğinde bütçe hazırlıyorum, kanal için yenilikleri araştırıyorum, programımla ilgili araştırmalar yapıyorum, akış ve sorularımı çıkartıyorum, koordinasyon ve ajans toplantılarına katılıyorum..
Medya sektöründe çalışan biri olarak medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?
Artık internet dendiğinde tüm diğer medya parçalarını içinde barındırabiliyor. Bu yüzden internet vazgeçilmez bir kaynak. Herşey o kadar hızlı geçiyor ki, kısa zamanda tüm haberlere ulaşmak şart oldu. Çalışırken bir yandan da televizyonda Skyturk360 açık kalıyor. Sosyal medyada twitterı sıkı takip etmeye çalışıyorum, genelde haber kanallarının girdiği haberleri takip ediyorum. Retweetlerim bu yüzden biraz fazladır- önem verdiğim haberleri aktarırım. İnternette yaptığım araştırmalarla ilgili siteleri favorilerime eklerim. Herşeye rağmen, gazete ve dergilerde önemli yazılar bulursam makası elime almaktan çekinmem. Bu yüzden bazen evde delik deşik gazeteler olabiliyor; ama annem de eski gazeteci olduğundan bana bu konuda kızmaz – kendisi de yapıyor çünkü.
Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinemayı çok severim. Tek başıma da olsa filme giderim, bana büyük zevk verir. Oyunculukları, kadraj ve resim seçimlerini inceler, analiz ederim. Bir de devamlılığa dikkat ederim, biraz oyun gibi gelir bana. Ayrıca, sergilere, dans ve tiyatro gösterilerine de gitmeyi severim. Arkadaşlarımla olmak beni çok mutlu eder, hiçbirsey yapmasak bile sohbet etmek bana enerji veriyor. Dans etmek benim için büyük tutku, keşke daha fazla boş vaktim olsa da zaman ayırabilsem. Formda kalmak ve kendimi iyi hissetmek için son 1 aydır spor yapıyorum. Aileme vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Bazen tüm günümü onlarla geçirmeyi tercih ediyorum.
Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?
Aslında çok fazla kitap var; ama onları saymayacağım. Belki size söyleceğim garip gelecek ama Anderson’dan masallar kitabının bana hayal gücümün ve içimdeki çocuğun sonsuza kadar yaşamasını sağladığını düşünüyorum. Tim Burton ve Martin Scorsese filmlerine bayılırım. Animasyon filmleri ve Pixar harika. Ayrıca, “Indiana Jones” serisi, “Gentlemen Prefer Blonds”, “Blind Date”, “Grease 2”, “Back to the Future üçlemesi”, “Leon”, “Stage Beauty”, “Arabesk” filmleri vazgeçilmezimdir.
KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ?
Bence sektördeki önemli bir boşluğu doldurmuşsunuz. Ekrandaki herkesi eleştirebildiğimiz, rekabet açısından birbirimizi takip edebildiğimiz bir platform. Sunucu ve spikerlerin seslerini de duyurabileceği bir yer. Bunun için teşekkürler.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Her Pazar saat 19:05’te Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’nu izleyip bana görüşlerini turkiyeyianlama@skyturk360.com’a gönderebilirlerse çok sevinirim. Ayrıca sanıyorum birileri benim adıma Facebook’ta tanınmış kişi sayfası açmış bunun için de teşekkür ediyorum, benim katkıda bulunabileceğim birşeyler olursa bana aynı adresten ulaşabilirler.
Bu güzel sohbet ve kendimi anlatmama fırsat verdiğiniz için de teşekkürler!
23 Eylül 2012 Pazar 22:34
|