Badiou, Rimbaud’un sözünü “Aşk, yaşamın yeniden icat edilmesidir” şeklinde ifade eder. Bu sözü yine onun ifadeleriyle açmaya çalışalım. “Aşkı inatçı bir serüven” olarak tanımlayan Badiou, görüşünü şöyle dillendiriyor:
“Karşımıza çıkan ilk engelde, ilk ciddi görüş ayrılığında, ilk sıkıntılarda vazgeçmek, aşkın bozulmuş bir halini yansıtır. Gerçek aşk, uzamın, dünyanın ve zamanın yarattığı engelleri kalıcı biçimde, kimi zaman acı çekerek alt eden aşktır”.
Aşkta süre sorununun da önemli olduğuna değinen Badiou, “Süre sözcüğünden temel olarak aşkın her zaman sürdüğü, sevgililerin birbirlerini hep ya da sonsuza dek sevdikleri anlamı çıkarılmamalı. Asıl aşkın yaşamda farklı bir sürme yolu bulduğu anlaşılmalı” diyor.
Felsefecimiz bu anlamda; “Aşk yaşamın yeniden icat edilmesidir” yorumunu yapıyor.
'DEVRİMCİ SİYASETTEN ÇOK DA BARIŞÇI DEĞİLDİR'
'Sıfır risk' yok!
Alain Badiou, aşkın risksiz bir sürece sahip olmadığını belirterek “Nasıl ki ‘sıfır ölüm’lü savaş olamayacağına göre ‘sıfır risk’li aşk da olamaz” demeğe getiriyor. Aslında Türk sinema ve tiyatro sanatçısı, yazar Füsun Erbulak’ın da “Aşkta güvence, risktir” şeklinde bir sözü vardır.
Alain Badiou’nun bu düşünceleri ve sözlerini “Aşka Övgü” (Tellekt yayınları, 2023, 6. Basım) kitabından alıyoruz. Yazar, aşkta rastlantının, karşılaşmanın da önemine değinir. Rastlantıyla sürenin başladığını ifade eden Badiou, başlangıçta ilan edilen aşkın, yaşanılan “sınavlar” sonrasında da yeniden ilan edilebilmesine vurgu yapar.
Aşkta “savaşların” olabildiğini ifade eden yazarımızın bu konudaki görüşü de şöyledir:
“Aşk, şiddetli kavgalar, gerçek acılar, aşılabilen ya da aşılamayan ayrılıklar içerir. Öznel yaşamın en acılı deneyimlerinden biridir; bunu kabul etmek gerekir… aşk kendi ölçeğinde devrimci siyasetten çok da barışçı değildir…
Aşkın ayrıca kendisine özgü bir uyuşmazlık ve şiddet düzeni vardır. Ama fark şunda yatar: Siyasette düşman sorunuyla karşı karşıyayızdır, aşktaysa dram sorunuyla…”
OLANAKSIZLIĞIN AŞILMASI
Aynı zamanda bir tiyatro yazarı olan Badiou, tiyatral metinlerden de alıntılar yapar. Yine oralardan bir alıntı yapalım:
“Aşk tam anlamıyla bir olasılık değil, daha çok olanaksızlık olarak görülebilecek bir şeyin aşılmasıdır. Var olmaya hakkı olmayan, size bir olasılık olarak verilmeyen ama var olan bir şey…
Aşkınızın güvenliği için olasılıkları inceleyecekmişsiniz de aralarından en iyisini seçecekmişsiniz gibi. Ama yaşamda işler böyle yürümez. Masallardaki gibi talipliler sıra, sıra dizilmez önünüze. Aşkın başlangıcı bir olanaksızlığın aşılmasıdır”.
Aşkın kapitalizme uygun düşmediğini belirten Badiou, sevginin temelinde çıkar gütmenin olmadığını vurgular. Yazar, aşkın hiçbir yasaya uymadığını belirterek “Aşk yasası diye bir şey yoktur… Aşk düşüncesi aynı zamanda her türlü düzene, kanun düzeninde güce karşı oluşan bir düşüncedir” der.
'AŞK, KOMÜNİSTTİR'
Alain Badiou, felsefi ve politik anlamda komünisttir, peki kendisi aşkı bu çerçevede nasıl tanımlıyor dersiniz?
“Benim gibi bir aşkın gerçek konusunun bireylerin tatmin olması değil, çiftin oluşması olduğunu kabul ederseniz, bu anlamda aşk komünisttir. İşte size bir olası aşk tanımı daha: En küçük komünizm!”
Badiou’da rastlantının önemine değinmiştik, o bu süreci daha sonra şöyle ifade ediyor:
“Elbette, mucizevi karşılaşma anı aşkın sonsuzluğunu vaat eder. Ama ben daha az mucizevi, daha çok emek isteyen bir sonsuzluk anlayışını, nokta, nokta inatla oluşturulan zamansal sonsuzluğu, ikilinin deneyimini ileri sürmek istiyorum…
Emek isteyen sözü, burada olumlu anlamda anlaşılmalı. Bir aşk çalışması vardır, yalnızca mucize değil. Habire uğraşmak, uyanık olmak, hem kendiyle hem de ötekiyle birleşmek gerekir. Düşünmek, hareket etmek, değiştirmek gerekir. O halde, evet, emeğin içkin ödülü mutluluk olur”.
Alain Badiou, kitabında aşk ve ayrılık konusuna da değinir. Ve şöyle der: “Ayrılık sorunu aşkta o kadar önemlidir ki, aşkı nerdeyse ayrılığa karşı başarıya ulaşmış bir mücadele diye tanımlayabiliriz.”
Badiou, daha sonra kendi yaşamından da şu örneği verir:
“Herkes şunu bilir ki, özellikle tek taraflı olarak bir aşkın sona erdiğine karar verilmesi yıkıma yol açar, öne sürülen gerekçeler ne kadar sağlam olursa olsun.
Yaşamımda bir kez bir sevgilimi terk ettim. İlk aşkımdı, derken yavaş, yavaş onu terk etmenin ne kadar büyük bir hata olduğunu anladım ve o ilk sevgilime sonra, çok sonra geri döndüm – sevdiğim kadının ölümü yaklaşmıştı – ama geri döndüğümde hiçbir şeyle karşılaştırılmayacak bir yoğunluk ve ihtiyaç hissediyordum.
'HER AŞK SONSUZ OLDUĞUNU İLAN EDER'
Sonrasında bir daha asla vazgeçmedim. Birçok acıklı, yürek paralayıcı olay, belirsizlik yaşandı ama bir daha hiçbir sevgilimi terk etmedim. Sevdiğim kadınlardan söz ediyorum elbette, her zaman gerçekten böyle oldu…
‘Seni her zaman seveceğim’ sözü aslında rastlantıyı sonsuzlukta sabitler. Bir anlamda, her aşk sonsuz olduğunu ilan eder; sonrasında bütün sorun, o sonsuzluğu zamana katabilmektir. Çünkü özünde aşk budur işte”…